Aynalı DSLR nasıl çalışır
Makinenin önünde yer alan objektifin amacının görüntüyü sensör üzerine net olarak düşürmek olduğunu belirtmiştik. Fotoğraf çekerken çektiğimiz fotoğrafta nelerin yer alacağına, makinenin hangi açıyla hangi yükseklikte tutulacağına biz karar veririz. İşte bu olaya Kadrajlama (kadraja alma) denir. Kadraj (çerçeve) ise çektiğimiz karenin içine dahil ettiğimiz görüntüdür.
Kadraja aldığımız görüntünün netleştirilmesi için objektifin netlik işlevini yapan mercek gruplarının yerlerinin uygun pozisyona değiştirilmesi gerekir. Eskiden manuel olarak yapılan ve gözle karar verilen bu netlik miktarı günümüzde AF (Automatic Focus) işlevi ile makine tarafından kendiliğinden yapılmaktadır. Ancak netliğin gerçekleşmesi için Yarım Deklanşör yapılmalıdır.
Deklanşör (çekme butonu) iki kademelidir.
Deklanşöre hafifçe basılınca birinci kademe devreye girer ve makine içindeki AF (auto focus) sensörü netlik yapılacak yüzeyi algılayarak o noktaya netlik yapmayı sağlarken AE (auto exposure) sensörü ortamın ışık miktarını ölçer.
Deklanşör üzerine tam bastırdığımızda ise ikinci kademe devreye girer ve çekim gerçekleşir.
Yarım deklanşör yaptıktan sonra kadrajı değiştirmek için kamerayı hareket ettirirsek, ortam ışığının yeniden ölçülüp ölçülmeyeceği, yeni oluşan kadrajdaki farklı objelere yeniden otomatik netleme yapılıp yapılmayacağı konusu tercihe bağlıdır ve makine menüsü içindeki ayarlardan düzenlenebilir.
Objektif içinden geçen görüntünün makine içinde ilk ulaştığı yer aynadır.
45 derecelik açı ile yukarı doğru bakan ayna, üzerine yansıyan görüntüyü makinenin üst bölümünde yer alan toplayıcı mercek sistemine gönderir, pozometrenin (AE) sensörleri de bu bölümde yer alır.
Toplayıcı mercekler görüntüyü düzgün biçimde Pentaprizma ya da Pentamirror içine yönlendirir.
Ucuz olması bakımından başlangıç seviyesi DSLR’lerde Pentamirror (Aynalı prizma sistemi) kullanılır. Üst düzey DSLR’lerde kaliteli optik camdan yapılmış 5 kenarlı prizma kullanılır.
Prizmadan yansıtıla yansıtıla geçen görüntü vizör sistemine gelir. Vizör sisteminin en ön kısmında yine bir toplayıcı mercek grubu yer alır. Arka yani dış kısmında ise bizim baktığımız cam bölüm vardır.
Günümüzde vizörlere, göz bozukluğu olanlara yardımcı olmak için +3 ve -3 diyopri değerlerine kadar düzeltme sağlayan mercek sistemi de eklenmiştir ve ayar çarkı hemen vizörün yanında (bazen üstünde) yer alır.
Vizörde gördüğümüz görüntü (kadraj) hoşumuza giderse fotoğrafını çekmek üzere deklanşöre basarız. Deklanşörün 1. kademesinde netlik ve ölçüm yapıldığını bahsetmiştik. Tam deklanşör yaptığımızda ise ilk olarak ayna yukarı kalkar ve perde açılır.
Ayna bu şekilde yukarı doğru kalkıp, perde açıldığında, objektiften gelen görüntü artık vizöre değil, sensör üzerine düşmeye başlayacaktır. Yani vizördeki görüntü geçici olarak kesilir ve görüntü kaydedilmeye başlar.
Perdenin ne kadar açık kalacağı ve aynanın bu konumunu ne kadar süre ile muhafaza edeceği çekim hızı ile ilişkilidir. Örneğin 1 sn açık kalacak şekilde ayar yapılmışsa, görüntü sensör üzerine 1 sn süre ile düşer ve süre tamamlanınca perde kapanarak ayna eski konumunu alır. Eğer süreyi 1/1000 sn ayarlamışsak bu işlem saniyenin binde birinde gerçekleşir.
Unutulmaması gereken önemli bir detay da netliğini tamamlamış bir makinede deklanşöre basılan an ile perdenin açıldığı an arasında geçen ve istenmeyen bir süre olduğudur. Buna Perde (örtücü) Gecikme Süresi denir. Örneğin Canon 650D ‘de bu süre 283 milisaniye (msn), Canon 6D’de 144 msn, Nikon D600’de ise 52 msn’dir.
Tampon belleğe alınan ilk alınan görüntü RAW (Nikon için NEF)’dır. Daha sonra JPEG formatına çevrilerek yada eğer istiyorsak RAW formatında hafıza kartına kaydedilir.
Raw İngilizce bir kelime olup Türkçe karşılığı; ham, olgunlaşmamıştır. RAW formatı da fotoğrafın hiç bir işlem görmemiş ham halidir. Eski analog fotoğrafçılıktaki negatif filmin karşılığı kabul edilir.